Bugün, hey gidinin koca Atina'sında biraz gezineceğiz arkadaşlar. Yaklaşık dört milyon nüfusa sahip, geniş bir alana yayılmış; bol yokuşlu, daracık sokaklı, koca caddeli Atina'da nasıl geziliyor, trafik insana kafayı mı yedirtiyor, toplu taşıma kullanırsak bizleri neler bekliyor anlatmaya çalışayım. Eğer olur da bir gün şehrimizi ziyaret ederseniz, kulağınıza küpe olsun.
İlk olarak trafikten bahsedeyim; Atina'da trafik neredeyse her zaman yoğun ama neyse ki sürekli de akıcı. Yani şehrin bir noktasında öyle kımıl kımıl ilerleme ya da yarım saat boyunca hareket etmediğimiz için sinir krizleri geçirme durumumuz yok. İte kaka da olsa ilerliyoruz bir şekilde. Sabah 8-10 arası ve akşam 7-9 arası en kalabalık zamanlar. Trafik genel olarak insanı üzmüyor ama şehir merkezinde oturuyorsanız ve araba sahibiyseniz sizi şahane anlar bekliyor. Park etmek için ortalama 45 dakika dolanmak zorunda olduğunuz bir şehir çünkü burası. Hayatımda görmediğim kadar Smart'ı (hani o minik, şekilsiz ama sempatik arabalar) bu şehirde gördüm. Smart'ın yanısıra motosiklet / mobilet çokluğu da göze çarpıyor. Büyük bir kavşakta, karşıya, yayan olarak geçmeyi bekliyorsanız ve yeşil ışık araçlara yanmışsa, önünüzden büyük bir gürültü ve toz dumanıyla, böcek sürüsü gibi onlarca motosiklet geçiyor bazen. Şüphesiz bu iki çeşit aracın tercih edilmesinin sebebi park ederken büyük kolaylık sağlaması. "peki araba kiralarsak ölür müyüz?" diye soran varsa onu da cevaplayayım: İstanbul'da, ya da herhangi büyük bir Türkiye şehrinde kullanıp da ölmediyseniz burada da ölmezsiniz. Bir Alman, Hollandalı, İsveçli belki biraz daralır ama size bir şey olmaz. Üstelik trafikte ve günlük hayatta çok kullandığımız "s" ile başlayan o tatlı kelimeyi Yunan ahalisi de biliyor. Yani kavga etmeye niyetiniz varsa, elinizi camdan çıkarıp bağıra bağıra o anahtar kelimeyi kullanabilirsiniz.
Gelelim toplu taşımaya. Tüm şehri örümcek ağı gibi sarmış mükemmel bir otobüs / troleybüs sistemi var şehirde. Evet yanlış okumadınız, troleybüs var. Troleybüs Atina'da yaşıyor ve yaşatılıyor. Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz iki araçtan antenleri olan arkadaş kendisi. Hava hattından elektrik alıp, çevreye zarar vermeden ilerleyen bu ulaşım aracını ben evimden, Yunanca kursumun olduğu mahalleye gitmek için çok kullandım, o yüzden kendisiyle ilgi hoş anılarım var. Şehrin iki büyük meydanından (Omonia ve Syntagma) geçtiği için istisnasız her daim kalabalık olması, bozulup yolda kalması, canı sıkılan 80 yaşındaki teyzelerin kavga çıkarmak için binmesi... Troleybüs değil sirk. Otobüsler de kendi aralarında ikiye ayrılıyor: üstü baloncuklarla kaplı, yeşil beyaz olan daha çevreci "Berksu" otobüsler ve harıl harıl, yardıra yardıra, ortalığı toza dumana bulaya bulaya giden klasik beyaz-sarı-mavi belediye otobüsleri. Otobüs ağı oldukça gelişmiş ve otobüsle şehrin neredeyse en ücra köşesine bile gidebilirsiniz, teoride böyle. Ama işin pratik kısmı biraz zor. Duraklardan hangi hattın geçtiğini gösteren panolar pek olması gerektiği gibi değil, yani yetersiz, yeterli olan da Yunan alfabesiyle yazıldığı için, aşina değilseniz uzuuuun uzuuuuun bakıp kafanızı kaşıyorsunuz. Genelde www.oasa.gr bu konuda bize yardım etmeye çalışan bir web sitesi ancak onun da kendine hayrı yok. Hat numarasını, hat ismini, ineceğiniz durağı biliyorsanız size yardımcı olabiliyor. O kadarını bilsem ben neden internetten medet umayım değil mi? O yüzden, kafayı troleybüs ya da otobüsle bir yerlere gitmeye taktıysanız, bulunduğunuz duraktaki nispeten genç birilerine İngilizce soracak, şansınız yaver giderse cevabınızı alacaksınız. Otobüse ya da troleybüse bindiğinizde, en öndeki kapının üstünde ya da direksiyonun yanında mutlaka bir Meryem Ana ya da İsa ikonası göreceksiniz bu arada. Ortodoks Yunanistan sizlere selam eder.
Muasır medeniyet seviyesindeki toplu taşıma aracımız ise metro. Yapımı sırasında Atinalılar'ın tepkisini çekmiş, her kazılan yerden antik bir şeyler çıktığı için yapımına sürekli ara verilmiş olsa da sonunda şehir gayet yeterli bir metro ağına sahip olmuş. Olimpiyatlar, yeni havaalanı falan deyince kendilerinden beklenmedik kadar atik ve cevval bir şekilde tamamlamışlar projeyi. Üç hat var: şehri Pire'den, teeeee kuzeyde bulunan Kifisia'ya bağlayan yeşil hat, havaalanı ile şehir merkezi arasını kavuşturan en turistli en valizli mavi hat ve şehrin doğusundan batısına tıngır tıngır giden kırmızı hat. Üç hattın da hakkını yiyemem, hepsi vatana millete, bu şehre faydalı çocuklar. Metro, grev olmadığı zamanlarda oldukça iyi çalışıyor. Kendimi Atina'da, Batı Avrupa'da hissettiğim tek an metro kullandığım an. İstasyonlar temiz ve ferah, trenler genelde zamanında geliyor, metro kitlesi insanı insanlığından utandırmıyor.
Tramvay ise Syntagma Meydanı'ndan kalkıp bizi şehrin güney mahallelerine yani deniz kenarına ulaştıran seçeneğimiz. daha önceki bazı yazılarda kısaca değinmiştim, Atina, İstanbul ya da İzmir ya da Selânik gibi denizle barışık bir şehir değil. nüfus yoğunluğu, gezilecek mekanlar, eğlence merkezleri hep şehrin kuzeyinde, denize uzak. Denize daha yakın olan semtler,mahalleler ise genelde insanların sadece oturduğu, ikâmet ettiği yerler. Ama canınız şöyle bir sahilde yürüyüp, özellikle mübadele sonrası Atina'ya gelenlerin yaşadığı semtleri görmek istiyorsa tramvaya bineceksiniz. Tramvay gayet iyi durumda, tertemiz, o da zamanında kalkıyor ancak çok yavaş ve çok sık aralıklarla duruyor. İnip arkadan itesim geliyor benim, öyle söyleyeyim. Tramvay kullanan arkadaşlar ise çok karizmatik bu arada; kabinde sigaralarını tüttürüp, kahvelerini içip, müzik dinleyip seve seve yapıyorlar işlerini.
Son olarak iki seçenekten daha bahsedip, sizi daha fazla egzoz dumanına boğmadan bitireyim yazımı. İlki benim hayalet olduğundan şüphelendiğim banliyö treni. Şehrin -kim oturuyor burada ulan- semtlerinden geçen bu treni ne gördüm, ne de göreni / kullananı duydum. Tren istasyonlarını arada görüyorum ama bunun, Atina Belediyesi çalışanlarının bize yaptıkları bir şaka olduğunu düşünüyorum. O tren nerede, o tren hangi sıklıkta gelir/gider, o tren nasıl bir şey, hiçbir fikrim yok. İkincisi ise İstanbul'dan aşina olduğumuz taksiler. Atina'da taksi kullanımı oldukça yaygın; çünkü ucuz! Taksici abilerimiz ablalarımız yüzde yetmiş oranında "iyi bu iyi" yakıştırmasına layık. Dokuz aydır buradayım, sadece bir gece "öküz" bir amcaya rastladım. O da referandum öncesiydi, Atina halkının geneli zaten oldukça gergindi, o yüzden bir şey demedim. Kazıklanma ihtimaliniz var evet ama olsa olsa 2-3 euro daha fazla ödetecek size o iblis taksici, o yüzden çok da dert etmeyin derim.
Genel olarak şöyle bir özetlemem gerekirse şunu diyeyim: üç beş günlüğüne geldiyseniz, şehrin görülmesi gereken, önemli noktaları için metrodan şaşmayın. Canınız macera istiyorsa otobüse / troleybüse alalım sizi, gideceğiniz yer kaldığınız mahalleden biraz uzakta ve pek toplu taşımayla gidilecek gibi değilse taksiye atlayın. Hayali trene çok binmek istiyorsanız ben sizi tutmayayım, ama gideceğiniz yerin güvenliğini ve güzelliğini garanti edemem. Tramvay ise dediğim gibi, deniz kenarında gitmek isterseniz, emrinizde. Ha bu arada, taksi dışında tüm ulaşım araçları için 1,40 euro ödeyip alacağınız biletle 90 dakika boyunca istediğiniz gibi gezip tozabiliyorsunuz. 1,20 idi ama Çipras abimiz zam yaptı, onu da söyleyeyim.