top of page

gecelerimiz böyle geçer

düşündüğünde bir dolu ses var. bir dolu gülüş, çokça neşe, belki biraz sitem, tabii ki mutluluk. küçücük dedikodular. denizin ortasında bi ada var, o adada bi şehir yapmışlar, şehrin mahalleleri olur, biz o mahallelerin birinde bir küçük performans salonunda terleye terleye şarkı söylüyoruz. kim şarkı söylemek için onca yolu gider, biz gideriz. ara verince sigaralar yakılıyor, sular alınıyor, biralar içiliyor, dünya duruyor. biz burdayız. erkut krakerleri çıkarıyor çantadan, hakan o ince bilekli bacaklarını üst üste atıyor. aliciğim zaten her yerde. şarkılar başlıyor, sesler yükseliyor. ben herkesin ayaklarına bakıyorum, ayaklar ummadığım kadar güzel ve bakımlı. bravo istos.


daha önce hiç adımımı atmadığım bir adada, çok sıcakla boğuşarak sakince eve yürüyorum. provamız bitti, bugün de üç şarkı öğrendik. daha öğrenecek yedi şarkı var. sonra bu küçük tiyatroda heyecandan öle öle bu şarkıları söyler, aman da alkışlasınlar diye seyircinin gözünün içine bakarız. evde sibocuğum odasında, sevimciğim salonda kitaplarıyla. evimiz de ne güzel, koca koca tavanları var. aslında evde olsam iyi ya da sahilde. ama işimiz güzümüz var. e hadi konsere dönelim. ben ilk sırada beyaz saçlı, güzeller güzeli bi kadına kitledim gözlerimi mesela. bi sıra sonrasında da tanıdığım biri var. ama ondan önce evimizden tiyatroya yürürken hep o güzel evlere. zarif, narin ve pastel renklerine de baktım. insanlar da eve benzer, bir evin cumbası da birinin bakışladır. ada sıcak. motorsikletler acımasız. ama taksicimiz christos dünya efendisi. hiç boş lafı yok, elleri de güzel. müzeye de götürdü beni. kimsenin kimseye fazla gelmediği anlar artık çok az. hepimiz çok yorgun ve sinirliyiz, vasatlık, kötü hayatımız, boğazımızı öyle sıkıyor ki nefes alamıyoruz. tüm bu öfkenin içinde koca koca insanlar, bi yerden bi yere beraber gidiyor, beraber şarkı söylüyor, birbirimize ilaç oluyoruz. ben buna hayranım. ya da şaşırıyorum demeliyim. koca koca denizlerin etrafında ne kadar minik olduğumuzu hatırlamak lazım belki de. dalgaya hayran hayran bakarken yüzümüzü yalayan rüzgara ne de şükran dolu olduğumuzu bilmemiz lazım. rengarenk bayraklar sallanırken bizi nasıl da güvende hissettirdiğini bilmemiz gerekiyor. liz 60 yaşında.


bütün istos şarkılarını, konser anlarını belki bir süre sonra yine burada paylaşırım ama bu yazı evimin salonunda, ağaçların yaprağına baka baka içimden geldi. muhteşem bi asya yemeği yaptım, çamaşır yıkadım astım, komşumla selamlaştım, evimi derleyip topladım. aferin bana. yarın ofise giderken başka biri olacağım. sonra odama girince kapıyı kapatıp söylediğimiz şarkılardan birini açacağım. yüzümü bir gülümseme alacak.


ree

bottom of page