top of page

mexico city (6) - iki müze bir polanco


altıncı günün sabahında elimde kahve, ayağımda terliklerle yine mahallede bir sabah yürüyüşü yaptım önce. şehre gelmeden önce mahallemde bir sanat galerisi olduğunu görmüş, aklımın bir köşesinde tutmuştum onu. gel gör ki mahallemde beş gündür sabah akşam bolca yürümüş olmama rağmen gözüme çarpmadı. haritaya bir daha baktım, kaldığım eve yüz metre uzaklıktaydı galeri. inat edip yürüdüm, ferforje bir kapının yanındaki ufak tabelayı gördüm rahatladım. arsızca zile bastım, orta yaşlarda meksikalı bir beyefendi çıktı. o ispanyolca konuştu ben ingilizce konuştum, galeriyi gezme niyetimi belirttim, bi düşündü, işin içinden çıkamadı, içerden birini çağırdı. gençten bir kadın çıktı karşıma. dedim gezeyim mi, dedi gez tabii. sergiden ve sanatçıdan biraz bahsetti. galeri meğer randevu alınarak gezilebiliyormuş, bıyıklı beyefendinin beni hemen içeri davet etmemesinin sebebi oymuş. gabriel o'shea isimli 20'lerinde meksikalı bir sanatçının sergisine ev sahipliği yapıyordu galeri.


galería hilario galguera


galeri sonrası günün ilk öğünü için -yine- mahallede, önceden gözüme kestirdiğim bir mekana gittim. ismi tavo; burası minicik, iki üç masanın olduğu klasik meksika sokak yemekleri yapan bir mekan. benim amacım aslında hem empanada (bir önceki gün içinden kuru üzüm çıkınca beni hayattan soğutan empanadayı unutmak için) hem de uzun zamandır merak ettiğim tamales yemekti. ancak dünyanın en tatlı, en konuşkan çalışanı kara tahtada yazılı menünün en altındaki üç yemeğin öğleden sonra hazır olacağını söyledi. saat 11'di ve 2 saat daha beklemek istemedim. ben de kendime bir burrito ısmarladım. mekan hakkındaki yorumlar çok iyiydi, oldukça haklılarmış. nasıl silip süpürdüğümü anlamadım gerçekten. yerken kendimden geçtiğimi gören çalışan, her göz göze geldiğimizde eliyle 'thumbs up' yapıp beni güldürdü. eve döndüm, duş aldım ve güne müze gezerek devam etmeye karar verdim.


seni unutmayacağım sevgili burrito


ilk durak museo de arte moderno. adolfo lópez mateos başkanlığı döneminde, ülkedeki müzelerin arttırılması politikasının sonucunda bu müzenin yapımına 1958 senesinde başlanmış. aynı antropoloji müzesi gibi modern sanat müzesi de 64 senesinde açılmış. antropoloji müzesiyle başka bir ortak yanı da mimarlarından birinin yine pedro ramírez vázquez olması. zaten pedro bey başkentteki bütün önemli binalara imzasını atmış maşallah. diğer mimarsa rafael mijares. kendisini ve eserlerini ben bilmiyorum, araştıracağım. ben müzeye ba-yıl-dım! sergi salonlarının tasarımı ve gezme rotası, müzenin 60'lardan kalma ama gelecekçi mimarisi, ama bir yandan günümüze kalan retroluğu, kalıcı eserleri, ben gittiğimde gösterimde olan sergilerin içerikleri, bahçesindeki yüzlerce heykel, her şey ama her şey beni çok etkiledi. bir tek müze mağazasının olmaması hayal kırıklığına uğrattı. var mağaza adına bir küçük alan ama almaya değer hiçbir şey yok. müzede beni en çok etkileyen sergi 'radical imaginations: a dissident reading of the museum collection' isimli sergiydi. müzenin websitesinde sergi için şu tanıtım yazısı yer alıyor.



museo de arte moderno


müzenin koleksiyonuna toplumsal cinsiyet perspektif yaklaşımı amacıyla eklenen sergide cinsiyet perspektifi, dişil/eril olarak değil, çeşitliliğin kabulü olarak anlaşılıyor. sergi, normlara meydan okuyarak daha özgür ve daha eleştirel bir topluma giden yolu açan bedenlerin ve hikayelerin yaratıcı gücünü ön plana çıkarıyor.

ben de bu sergi sayesinde genç, queer ve meksikalı sanatçılar tanıdım. iyi ki gidip görmüşüm.


ikinci müze, dünyaca ünlü meksikalı sanatçı rufina tamayo'nun ismini taşıyan tamayo çağdaş sanat müzesi, kısa ismiyle museo tamayo. rufino tamayo (1899–1991), yirminci yüzyılın ikinci yarısının en ünlü sanatçılarından biri. oaxaca'da dünyaya gelen tamayo, kendisini devrim sonrası meksika sanatına egemen olan siyasi ve milliyetçi hareketlerden uzaklaştırarak "meksika geleneği"nde resimler yaratmayı amaçlıyor. resmi, estetik ve manevi bir faaliyet olarak benimsemesi, onu sosyal ve politik mesajları iletmeye odaklanan çağdaşlarından ayırıyor. 1981 senesinde açılan müze, açıldığı günden itibaren meksika'da ve dünyadaki modern ve çağdaş sanat eserlerini sergiliyor. dinamik bir geçici sergi programının yanı sıra, koleksiyonunu sürekli etkinleştiren ve genişleten müze, sanat aracılığıyla toplumun zorluklarına yanıt vermenin yeni yollarını hayal edebileceğimiz bir eleştirel düşünme alanı sunuyor. müze pre-hispanik mimariden ilham alan teodoro gonzález de león ve abraham zabludovsky tarafından tasarlandı.*



museo tamayo


ben cahil bir köpek olduğum için rufina tamayo'nun kim olduğunu ve eserlerini bilmiyordum. modern sanat müzesi sonrası bu müzeye girdiğimde müzenin mimarisinden açıkçası çok etkilendim, müzedeki sergilerden ilki zaten kendisinin çeşitli eserlerinden, eskizlerinden oluşan sergiydi, bu sayede hem onu hem de eserlerini tanıma fırsatı buldum. ilginç bir çekiciliği var tamayo eserlerinin, durmaya çalıştığı yeri bence bir sanat heveslisine usulca anlatmayı başarabilmiş, o yüzden çok memnun oldum tanıştığımıza. müzedeki diğer sergiler, özellikle carla stellweg sergisi hiç ilgimi çekmedi. belki de artık yorgundum ve ilgim azalmıştı bilemiyorum. müzenin benim için en sürprizli anı çok sevdiğim ve yıllar önce montevideo'da tanıdığım joaquín torres garcía'nın eserleriyle karşılaşmamdı. torres garcía çok sevdiğim bir sanatçı.



rufina tamayo - portrait of olga


müzelerin yorgunluğunu museo tamayo önündeki, aynı ismi taşıyan parkta dinlenerek attım. biraz kitap okudum, biraz gelene geçene baktım, yağmur atıştırmaya başlayınca ayaklandım, polanco yollarına düştüm. polanco ikinci gün yazısında da bahsettiğim, zengin şehirlilerin oturduğu, kokoş mu kokoş bir semt. istanbul'da hemen bir semt ile özdeşleştirmek istesem de pek beceremedim. bir yere oturtamadım semti kafamda. bir boğaz semti desem değil mesela. masaryk caddesini belki bizim bağdat caddesine benzetebiliriz ama o kadar. nişantası hiç değil. yani anlayacağınız, o kadar zengin değilim ki, polanco'nun istanbul'da nasıl bir zengin semtiyle özdeşleştiğini bulamadım. semt dünyaca ünlü butikleri, koca ağaçlı sokakları, koloniyel mimariye sahip kocaman evleri, bakımlı ve güzel insanlarıyla göz dolduruyor. bir iki saat de semtin sokaklarını arşınlayıp, güzel evlere hayran hayran bakıp yürüdüm. çok fazla köpek gezdirici ve haliyle çok fazla şahane köpek vardı. zenginler sanırım köpeklerini kendileri gezdirmiyor, anladığım bu oldu. önce bir mekana oturur, bi kokteyl içerim diye düşündüm ama sonra mekanların conconluğunu ve büyüklüğünü görünce kararımdan vazgeçtim. senin neyine 5 milyor dolares yatırımlarından bahsederken purosunu içen zengin meksikalı adamların oturduğu yerde kokteyl içmek allasen ozancım.



polanco'nun evlerinden biri


yağmur iyice şiddetini arttırdı ama antwerp'ten aldığım yağmurluğum üstümdeydi, baktım mahalleye dönüş yürüyerek bir saat gösteriyor, son enerjimi de ona harcamaya karar verdim. müzik dinleyerek polanco'nun -belki de yanılıyorumdur- güvenli sokaklarında başlayan dönüş rotasında bi yarım saatlik yürüyüşten sonra beni tedirgin eden sokaklarda buldum kendimi. kulaklıkları çıkardım, adımlarımı hızlandırdım, birkaç laf atan insana karşılık vermeyerek 'aha şimdi götümü kesecekler!' diye diye yürüdüm. bütün tatilin tek gerildiğim anı o yarım saatlik yürüyüştü sanırım. biraz da yorgunluğa ve açlığıma veriyorum, yağmur da şiddetini arttırınca ister istemez kaygılandım.




mahalleye dönünce rahat bir nefes aldım ve yine geldiğimden beri gitmek istediğim, kendi biralarını üreten guau tap'e oturdum. allam yine dünya tatlısı ve kibarı ve asla ingilizce konuşamayan çalışanlar ve yine şahane bir mekan. bira ve yemek siparişimi verdim, mekana köpeğiyle gelen bir kadın ve oldukça yakışıklı bir adam yan yana masalarda flört ettiler, biraz onları izledim. iyi olup olmadığımı 15 dakikada soran genç garsona her seferinde 'çok iyiyim' dedim ve mekandan ayrıldım. eve döndüm, evde biraz mezcal vardı, müzik dinledim, bir sonraki günün planını kesinleştirdim ve yattım uyudum. mexico city'de artık sadece iki günüm kaldı.


yedinci gün: üniversite & cineteca


mis gibi köpekli bira, pek leziz mantarlı tostadalar



* https://www.museotamayo.org/acerca sayfasından çevrilmiştir.



96 views

Comments


bottom of page