Atina öyle pek yeşil, pek parklı bahçeli, bu anlamda pek medeni bir şehir değil. Sokaklarda narenciye ağaçları ve bazı semtlerin iyi niyetle düzenlenmiş küçük parkları olsa da "Yeşil Atinam" gibi bir şarkı yapmaya niyetli olanları motive edebilecek yeterlilikte çayır çimen yok elimizde. Ancak şehrin tam da orta yerinde, öyle güzel bir park var ki durumu biraz olsun kurtarıyor. National Garden, bu kocaman, gürültülü ve bol betonlu şehrin tam kalbinde yer alıyor.
Develer tellal pireler berber iken, Yunanistan bir krallık iken başlamış National Garden hikayesi. Kraliçe Amalia herhalde Batı ve Orta Avrupa'daki meslektaşlarından özenmiş olsa gerek, sarayın (şimdiki parlamento binası) arka tarafından başlayıp 16 hektara yayılan bir bahçe / park ısmarlamış. Kraliçenin ağzından laf çıktığı gibi çalışmalar başlamış tabii ki. Alman tarım ve bitki uzmanı Friedrich Schmidt 500'e yakın bitki, çiçek, ağaç çeşidi ve biraz daha sempatik gözüksün diye sanırım; kaplumbağa, ördek gibi havyanlar getirtmiş Atina'ya. İklim dolayısıyla daha çok su, daha çok nem ve gölge isteyen bitkiler, güneşli şehrimiz Atina'da pek tutunamamış olsalar da yine de moraller bozulmamış. Zamanla Atina'nın iklimine daha uygun bitkiler ve ağaçlarla bahçemiz güzelleştirilmiş.
Yunanistan ve Türkiye tarihi içinse çok garip bir şekilde önem taşıyor burası. 1920 senesinde Kral Alexander ve Venizelos, 1919 senesinde Britanya ve Fransa'dan aldıkları destekle başlattıkları Yunan-Türk savaşının da gazıyla, "Megali Idea" ülküsüyle yanıp tutuşurlarken bu parktaki talihsiz bir olay tarihin akışını değiştiriyor adeta. Kral Alexander'ın burada bulunan bir maymun tarafından ısırılıp, üç hafta sonrasında kan zehirlenmesi nedeniyle ölmesinden dolayı yerine, babası -Alman sempatizanı- birinci Konstantin geçince işler değişiyor. Ezeli düşmanı Venizelos'un yenilgisi için varını yoğunu ortaya koyan kralımız kendi adamı Dimitrios Gounaris'in başbakan olmasıyla tahttaki yerini sağlamlaştırıyor. Dimitri başkan, Venizelos'un "Megali Idea" ile motive olmuş ordu görevlilerini yavaş yavaş ortadan kaldırıp, kral sempatizanı arkadaşları göreve getirince, müttefik kuvvetler "Başlarız sizin gibi ülkeye, zaten kralınız da Alman seviyor!" diyerek desteğini geri çekiyor. Sonuç, Yunanistan için hüsran oluyor. 15 mayıs 1919'da izmir'e çıkan Yunan ordusu 9 eylül 1922 günü şehirden çekiliyor. Boyozun, Klorakın başkenti İzmir bir türk şehri oluyor.
1920'de halka açılan National Garden bugün hala Atinalılar'ın gitmeyi, dolaşmayı en sevdiği yerlerden. İçinde bulunan küçük hayvanat bahçesi ve yapay göller özellikle çocukların çok ilgisini çekiyor. Kraliçe Amalia adına dikiline palmiye ağaçları ise, yine onun adını taşıyan caddeye paralel bir şekilde, giriş kapısının tam karşısında tüm heybetiyle duruyor. Sıcaktan bunalmış ve güneşten pembe pembe olmuş, yeşile alışık Batı Avrupa turistlerinin de puflaya puflaya bir gölgeye sığındığı bir park burası aynı zamanda. Adresi ve ulaşması ise oldukça kolay. Syntagma Meydanı'nda bulunan parlamento binasının hemen yanında koca koca ağaçları gördüğünüzde, oranın BURASI olduğunu anlayacaksınız.