Yazı yayınlanma tarihi: Şubat 2018 (www.themahmut.com)
Umarım başlıkta yaptığım kelime oyununu fark etmişsinizdir. Yazarken kendimle gurur duydum çünkü, duymamam lazımdı sanırım ama artık çok geç. Aklımdan ne geçiyorsa elim de onu yazıyor şu anda, yapacak bir şey yok. Ben genelde sümüklü, kendimle ve hayatımla alakalı "günlük" yazıları paylaşıyorum esasen. İşte evler, hayatlar, özlenilen şehirler, hatırlanan acılar benim işim. Ay em da Cezmi Ersöz of Mahmut. Biraz gezmeyi sevdiğim için arada seyahat yazıları da pırtlatıyor, biraz da haddim olmadan müzik (ay maşallah her boku da yazıyor) yazılarına el atıyorum. Her konuda fikrim illa olmak zorunda olduğu için sırada yemek kategorisi var. Ta taaaa. Korkmayın granola tarifi vermeyeceğim, şekersiz 21 günüm nasıl geçti ondan da bahsetmeyeceğim. Çünkü ne granola yiyor, ne de şeker tüketiyorum. İçki dışında yani. Tamam bu konuyu kapatalım.
Konuya hızlıca giriş yapıyorum. Youtube sayesinde artık, neredeyse hiçbir yemek tarifini okumuyorum. Yemek tarifi okumak en son 2009 senesinde yaptığım bir şeydi, Cafe Fernando vardı (hala var sanırım) 98 sayfa okurduk, maşallah bir çikolatalı pasta yapacağız diye. Yine dedikodu batağına düştüm. Tamam ciddileşmem lazım, gerçekten şaka yapıyorum, hayatımda gördüğüm en özenli bloglardan biriydi Cafe Fernando ve yaptığı her şeye "Bunu asla yapamam ama mükemmel gözüküyor." diyordum. Zaten aldı yürüdü yani, boş beleş bir insan değil benim gibi. Ne kadar çalışkan ve özenli bir insan olduğunu anlamamak imkansız. Demek istediğim şu ama: özellikle son 3-5 senedir yemek tarifi aramak istiyorsam ilk Youtube'a bakıyorum ben. Metnin vermiş olduğu o tıkız halden çıkılıyor çünkü, yemek yapanın yorumlarını da dinleyebiliyoruz, efenim 8 renkli kurabiyeye nasıl şekil veriyor onu alenen görüyoruz, inanilmaz bir kolaylık. Çoğu profesyonel (y)emekçi (kelime oyununa dikkat!) de Youtube'a kayıtsız kalamadı. Profesyonel aşçı ya da mekan sahibi olan, ya da sadece özenli bir şekilde yemek yapmaya ilgi duyan insanlar için de mükemmel bir platform oldu Youtube. Mannheim'de yaşayıp yemek diye makarna üstüne sucuk, üstüne beşamel sos, üstüne kaşar, üstüne domates koyup fırına veren insanlardan bahsetmiyorum bu arada. Mannheim ile bir zorum da yok, aklıma ilk orası geldi. Onlar zaten ayrı bir yazı konusu olur. İşlerinde ya da ilgilendikleri alanda gösterdikleri özeni aynı şekilde yemek videolarına yansıtan üç kadından bahsedeğim bu yazıda. Benim çok faydalandığım, fikirlerine değer verdiğim ama azıcık da olsa gıybetlerini yapmaktan çekinmeyeceğim 3 kadın (y)emekçi (kelime oyu... şlaks!!) huzurlarınızda.
ŞEMSA DENİZSEL
Şemsa Hanım, Kantin'in sahibi, işletmecisi, hadi söyleyebilirim patronu. "Yeni İstanbul Mutfağı" olarak adlandırıyor deneyimini. 18 senedir de başarıyla ve şevkle yürütüyor işini. Nişantaşı'ndaki mekanı dolup dursun, Allah bereket kazanç versin dilerim. Blogunun yanısıra Youtube kanalı ile de bildiklerini, yaptıklarını bizimle paylaşmayı tercih etti kendisi. Şemsa Hanım tatlı biri değil. Yani tatlıdır tabii de, o yemek tarifi veren insanların hani varsayılan (yazar burada default demek istemiyor) bir şirinliği olması lazım ya, o şirinlik kendisinde yok. Sorun mu? Asla değil.
İlk videolarında mekanının (Kantin) mutfağında, kimi zaman Bayram Usta ile yemek pişiriyordu artık kendi evinde hallediyor işini. Olmazsa olmazları Ayvalık zeytinyağı ve limon kabuğu. Fenalık geldi o Ayvalık zeytinyağından ve iki kırt kırt -neredeyse- her yemeğe koyduğu limon kabuğundan. Her seferinde Ayvalık zeytinyağından bahsettiğinde ben de bizim evdeki 22 litrelik, Girit'ten gelen zeytinyağı tenekesini kaldırıp "ŞEMSANIM BİZ DE ÖKSÜZ DEĞİLİZ!" diye bağırasım geliyor. Ne Ayvalık'mış arkadaş yaa. İşin şakası bir yana, kendisinden çok şey öğrendim ve yaptığı yemeklerin genelde çok orijinal, modern ve lezzetli olduğuna inanıyorum. Bir tek köfte tarifinde affedersiniz ayı gibi ekmek içi koymuştu onu yadırgamıştım. Kurnaz esnaf gibi o kadar ekmek köfteye, oldu mu Şemsa Hanım? Bu arada Şemsa Hanım'ın Sema Pamir ismini kullanan bir yorumcusu var, o ayrı bir dava. Sema Pamir, Şemsa Hanım ne yapsa beğenmiyor. Beğenmeme sebeplerini ise inanılmaz detaylı yazıyor ve kendisi en az Şemsa Denizsel kadar ünlü. Açık kızıl saçlarıyla, mükemmel mutfağı ve birbirinden güzel tencereleriyle Şemsa Hanım yemek konusunda biraz iş biliyorsanız size çok yardımcı olacaktır. Hiç yemek yapmayı bilmeyenler için uygun biri değil, zaten anladığım kadarıyla "yemek öğretmek" gibi bir misyonu da yok. Azıcık ağzının tadını bilen, eli kaşık tutan insanlar için paylaşıyor bu videoları.
REFİKA BİRGÜL
Kendisini sanırım herkes biliyor. Anneden Kıbrıslı babadan Nevşehirli Refika Birgül Hanım, uzun yıllar televizyon program(lar)ı yaptı, sanırım Hürriyet'te de hala yazıyor. Belki de yanılıyorumdur. Güleç yüzlü, komik, r'leri arada yuvarlayan tatlı biri kendisi. Youtube kanalı Refika'nın Mutfağı kollektif bir çalışma. Kuzguncuk'taki minnoş mekanlarında, koca bir ekip güle eğlene yemek yapıyor, yemek pişirmekle ilgili bilgiler paylaşıyorlar bizimle. Refika Hanım'ın kanalında birçok kategorisi var; öğrenci yemeklerinden tutun da zahmetli tabaklara, yemek saklama yöntemlerinden tutun da dışarıdan söylenen yemekleri evde yapmaya kadar uzanan geniş bir skala. Kendisi yemek yaparken oldukça dağınık ve sakar olabiliyor ama bu zaten bizi kendisine çok daha yakın hissettiriyor. Bir ara sadece, çok fazla "uyduruk" yemek tarifi vardı ben ondan biraz sıkılmıştım. Pide üstüne kıyma üstüne yoğurt falan gibi... (Atıyorum şu an) yani daha iyi yemek yapmak için bilgiye ihtiyacım olan bi platformda pide üstüne soğanlı kıyma üstüne yoğurt bana anlamsız geliyor ama dediğim gibi bu kanalın hitap ettiği kitle biraz da hiç yemek yapmayı bilmeyenler. Hamur işi tariflerini ekibinden Burak'a bırakıyor, gerisini Refika Hanım kendisi hallediyor. Aynı zamanda yerli malı kullanma, kullandırma konusunda oldukça iyi niyetli ve ısrarlı biri kendisi. Bizim mercimeğimiz, bizim fasulyemiz, bizim pirincimiz... İyi niyetini anlamakla beraber biraz bu tavrını gereksiz buluyorum. Hitap ettiği öğrenciler mesela (öğrenci yemekleri diye bir segmenti var kanalında) eminim ki sadece -bizim olmayan- ürünleri en hesaplı şekilde bulabiliyor. Canımıs vatanımıs artık bize yerli malı yedirmiyor, ne yazık ki.
Refika Hanım çok çalışkan, çok araştıran ve çok mütevazı birisi. Hayallerini çalışkanlığıyla birleştirmiş, araştıran, araştırdıklarını paylaşmaktan imtina etmeyen biri. O yüzden şevkle kendisini takip etmeye devam edeceğim, hepinize de öneriyorum. Bazen hiç akla gelmeyen kombinasyonlar yapıyor, aklımızı başımızdan alıyor vallahi.
İDİL YAZAR
İdil Hanım uzun süre Tatari soyadını kullandı ama artık İdil Yazar olarak mevcut buluyor Youtube ortamlarında. Kendisine bakınca İstek Vakfı Semiha Şakir Lisesi üstüne İstanbul Üniversitesi Psikoloji okumuş birini görüyorum. Yani o steril Bağdat Caddesi'nden çıkmış sonra kendini Eminönü - Beyazıt tramvayında bulmuş gibi. Bıraksan tiki olurmuş ama olmamış. Hoş tiki diye bir şey mi kaldı sanki? İdil Hanım oldukça sempatik, ölçülü biri, aslında tam bir ekran yüzü. Hem alımlı hem de olabildiğince yetenekli. Mutfağı tertemiz, tarifleri hep kesin oranlar üstüne. Bir yemeği yapacaksa, o yemeğin bütün malzemeleri ayrı güzel kaplarda hazır hep. O yüzden insana videolarını izlerken bi ferahlık, bi düzen hissi geliyor, o hissi ben çok seviyorum. Aklınıza gelen her şeyi de yapıyor bu arada, mercimek çorbasından Japon kekine kadar. Takipçileriyle iletişim içinde olan biri, onlardan gelen yorumları dikkate alıyor; onların isteklerine önem veriyor. Youtube işini en iyi bilenlerden bu arada, geçen haftalarda Danla Biliç ile falan beraber çikolatalı pasta (ya da kek) yaptılar mesela, işi biliyor, aklını kullanıyor, takipçi sayısını arttırmak ve kanalını ilgi odağı tutmak için elinden geleni yapıyor.
Tek sorun -en azından benim için- şu; ben mesela o kadar yemek yapan bir insanım, hiçbir zaman bu kanalda yayınlanan bir yemek tarifini birebir uygulamadım. Haddim olmayarak, biraz sıkıcı bulduğumu itiraf etmeliyim. İzliyorum ama asla pişirmiyorum. İzlemesi güzel yapması meh. Bu benim fikrim ama tabii ki, takipçi sayısına bakarsak sanırım çoğu insan benimle aynı düşüncede değil.
Bu üç tatlı hanımefendinin (Şemsa Hanım'a tatlı değil demiştim ama bu benim eşekliğim olsun) yemek yapmaya, yemek yapanları teşvik etmeye katkıları yadsınamaz. Üstelik hepsi cıvır cıvır zehir gibi insanlar. Ben kendi adıma hepsinden çok şey öğrendim ve yemek konusunda kendimi geliştirdim. Siz de bir bakın bakalım, "Masayı yine hazırlayacağım" dediğinizde kimin videolarından ilham alacaksınız?