Yazı yayınlanma tarihi: Haziran 2016 (www.themahmut.com)
Atina'da Pangrati isimli bir semtte yaşıyorum. Pagrati, Pakrati diyen de var. İnstagram'a evde ya da mahallede çekilmiş bir fotoğraf koyduğumda konum gözüküyorsa arkadaşlarımdan "AY PANGALTI'DASIN ZANNETTİM YHAA" şeklinde yorumlar geliyor genelde, ben de her seferinde zarifçe, gülümseyen emoji koyuyor, gözlerimi deviriyorum. Pangaltı neresi onu bile tam anlamıyla bilmiyorum bu arada. Şişli'ye yakın, Kurtuluş'un oralarda bir semt olması lazım? Biz de Cadde çocuğuyuz sonuçta! Neyse, konumuz bu değil.
Pangrati'ye taşındığım ilk zamanlar, iş güç de yok, deli gibi yürüdüm durdum. Mahallemizde hangi bakkal daha efendi gözüküyor, kasap gerçekten iyi biri mi, manav sahibi teyze anasının gözü bir tip mi bunları hep yürürken ölçtüm biçtim. Bir de iki üç sokak uzağımızda küçük bir barlar-restoranlar sokağı var, oradaki mekanlara uğrayıp, bi soğuk biralarını içtim. Çalışan çocuklardan hangisi daha yakışıklı, hangi bar nasıl müzik çalıyor, bunlar hep önemli şeyler. Bu yürüyüşler esnasında bir gün karşıdan gelen bir adama takıldı gözüm; sarışın, kısa kot şortlu, dar beyaz tişört giymiş bir adam. Atletik de bi tip, birazcık göbeği var sadece. O göbeğin sebebini de elindeki 50cl teneke kutu birayı görünce anladım zaten. Abi; bir elinde bira, diğerinde sigara, hafif gülümser şekilde hızlı hızlı yürüyor. Deli desen değil, meczup desen değil... Evsiz olsa üstü başı kirli olur, o da yok, pırıl pırıl adamın beyaz tişörtü. Ama şehirde sıkça rastlanan bir görüntü de değil hani... Çok takılmadım başında, iki bakış atarak yanından geçtim gittim.
Hiç abartmıyorum, o ilk gördüğüm andan sonra adamı neredeyse her hafta dört kere görmüşümdür! Ekmek almaya çıkıyorum, hop adam önümden geçiyor; metro istasyonuna yürüyorum, na yine o... Kısa kot şort, dar beyaz tişört, bir elde bira (ki markası da hep aynı) diğer elinde sigara, gülümseyerek hızlı hızlı yürüyor. Deliriyorum sandım. Manitaya anlattım "yaaa öyledir" dedi döndü götünü. Apartmanın altına kahveci açtı iki genç çocuk, kahve alırken onlara soruyorum "buralarda kısa kot şortlu bir adam var, beyaz tişört giyiyor, hep bira içiyor, görüyor musunuz siz de?" diyorum, "parayı verse de bi an önce dükkandan gitse." diyorlar içlerinden, eminim yani. O haldeyim artık.
Havalar soğumaya başladığında -ki Atina'da 14 dereceye düştü demek oluyor bu- bi gözden kayboldu abimiz. Ben de çok dışarı çıkmıyordum zaten o aralar, unuttum kendisini. Geçen arabadayım, bizim mahalleye dönmek için ışıklarda bekliyorum, Rabbim güzel Allahım yine çıktı adam karşıma! Şort değişmiş, kırmızı kısa bir şort giymiş bu sefer, üstünde yine o dar beyaz t-shirt ama. Yine bira, yine sigara, hızlı hızlı yürüyor. Bi rahatlama geldi bana, uzun süredir de görmediğimden bir neşeyle, bir sevinçle, bir coşkuyla bakıverdim adamın ardından. Sonuçta ben deli değilim ve mahallemizde havalar güzelleşince deli gibi yürüyen bir adam var. Bu yaz artık muhabbeti koyup hikayesini öğreneceğim, karar verdim. Öğreneyim, onu da yazacağım.
Comments