Daha önce bazı yazılarda da belirttiğim üzere "Atina" ile babamın sayesinde tanıştım. Adana THY ofisinde çalışan baba bey Atina'ya tayin edilince, ailecek biz de bu şehrin yollarına düştük doğal olarak.
Annem öğretmenliği bırakmak istemediği için de yollara düştüğümüz anlar yaz aylarına, yaz tatiline denk geldi haliyle. Babam o zamanlar Atina'nın Kalamaki semtinde yaşıyordu. Denize ve plajlara yakın bu semte dair hatırladığım çok az şey vardı buraya seneler sonra gelene kadar: evimizin dibindeki kilise, plaja annem ve ablamla yürüyerek gitmemiz, ablamın bana bisiklet kullanmayı öğrettiği park ve civarı, apartmanımızın girişi... Arada Cuma ya da cumartesi günleri Plaka'ya yemeğe gidiyorduk babamın Atina'da çalışan arkadaşları ve onların eşleri ile ama benim için Atina demek "kalamaki" demekti; mayomuzla dolandığımız o denize yakın semt.
O zamanlara dair en net hatırladığım şey ise büyükçe balkonumuzda otururken inişe geçen ya da yeni kalkmış uçakları izlemekti. Sülalesinin yarısı THY'de çalışan bir çocuk olarak zaten çok severdim uçaklara bakmayı, hava yollarının logolarına kendi kafamdan "tasarım" notu vermeyi, uçak Boeing mi Airbus mı tahmin etmeyi.
Seneler sonra ilk defa , 2014'ün Temmuz ayında Atina'ya geldiğimde, ablam da yanımdayken hazır, gidip görmek istedik mahallemizi. Annem sokağın ismini net hatırlıyordu, haritada bulduk, otobüse atladık, indik şehrin güneyine. kilise hâlâ oradaydı, park yenilenmişti, o uçakları izlediğim balkonumuza baktık aşağıdan, şahane bir an oldu ikimiz için de 26 sene sonra aynı mahallede dolanmak. Ve fakat gel gör ki babamın neden Kalamaki'de, şehir merkezine gayet uzak bir mahallede yaşadığını anlamadım o zaman. Havalimanı zaten şehre çok uzaktı, THY ofisi şehir merkezinde Syntagma Meydanı yakınlarındaydı, e bu durumda babamın Kalamaki'de ne işi vardı?
Ve en önemlisi, bir önceki cümlenin başında belirttiğim üzere havalimanı gayet uzaksa ben nasıl balkondan o uçakları net bir şekilde görebiliyordum? Dedektif ozan bu işi sorgulamalı ve babasına hesap sormalıydı. İstanbul'a gittiğimde sordum ve babam sakince "E yavrum o zamanlar, eski havalimanı Ellinikon bizim eve çok yakındı." deyince kafamdaki ampul olanca gücüyle ışıldadı. 80'lerin sonunda, biz oradayken, Atina'nın havalimanı şu anki "Venizelos" değil, deniz kenarındaki "Ellinikon" idi.
Bu muhabbeti ve aydınlanma anını unuttum ben bir süre sonra. Hafızamda yer tutmamış belli ki. Atina'ya yerleştiğim dönemlerde deliler gibi Yunanca şarkılar ve yunan radyoları dinlerken sonradan adının "Alexia" olduğunu öğrendiğim bir şarkıcının oldukça 80'ler ve oldukça saçma bir şarkısı çaldı bir gün. Her şarkıyı, üç beş kelime anlar mıyım acaba (yeni bir dil öğrenmenin heyecanı muhteşem bir şey) diye 40 kulağımla dinlediğim anlardan biri daha. Kadın "elliniko(n) elliniko(n)" deyip deyip duruyor, şarkıda uçak efektleri kullanılmış "fiçuuu" falan diye. Elliniko "Yunan" demek, bir yandan da türk kahvesinin yunan versiyonuna "elliniko" deniyor. Şarkının ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum çaresizce, kadın kahveden ya da yunan olmaktan bahsediyorsa şarkıda neden uçak sesi ya da efekti var diye düşünürken ikinci aydınlanma anı da gerçekleşti ve kafamdaki ikinci ampul de yandı. Şarkının sözleri büyük bir ihtimalle sevgilisini Ellinikon'dan uğurlayan veya ona orada veda etmiş bir kadın hakkında idi. Atina'nın eski havalimanı yine bir şekilde hatırlatmıştı kendini.
Şarkı sonrası "Du bakayım şu Ellinikon'a." dememle çarşaf çarşaf yazı ve görsel çıktı karşıma. Ben haritadaki yerine bakayım derken ummadığım kadar çok habere ve fotoğrafa denk geldim. Şu an kullanılan havalimanının hizmete açılmasıyla beraber zavallı Ellinikon gözden düşmüş, kaderine terk edilmişti.
Daha ayrıntılı olarak şöyle açıklamaya çalışayım: 2004 olimpiyatları için seçilen şehir Atina olunca bir gazla "Eee yeni bir havalimanı yapalım da elalem görsün havamızı." gazıyla, şu an kullanılan havalimanının yapımına başlanmış, mekan olarak da Atina'ya yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki Spata bölgesi seçilmiş. Bu bölgenin seçilmesinin de geçerli sebepleri var tabi; olimpiyat köyünün, havalimanı ve şehir merkezi arasında kullanılacak metro hattının tam ortasında bulunması, uzun zamandır yapılması planlanan "attiki odos-attika otobanı" projesi için bitiş noktası olması, uçak iniş kalkışları için engebesiz, denize yakın, düz bir bölge olması gayet ikna edici ve mantıklı sebepler. Yeni havalimanı Venizelos iyi güzel, pırıl pırıl parlıyor, 2001'de hizmet vermeye başlıyor şahane ama Ellinikon'u kendi haline bırakıyorlar.
Ne bileyim sadece iç hat uçuşlarının yapıldığı bir alternatif havalimanı olarak kullanılmıyor mesela. Elbet onun da geçerli sebepleri vardır, büyük ihtimal astarı yüzünden pahalıya geleceği için, işletme masrafları getireceği paradan fazla olacağı için ve zaten cillop gibi yeni bir tanesi yapıldığı için Ellinikon atıl duruma düşüyor.
İşin garip tarafı ise Ellinikon'da bulunan hiçbir şey yeni havalimanı için kullanılmıyor. Resmen kepenkleri kapatıp, eşyaları içeride bırakıp geçiyorlar Venizelos'a. Bu durumu keşfeden cingöz bazı insanlar ise bildiğin yağmalıyorlar havalimanını. Bagajların teslim alındığı bant parçalarından tutun da uçuşları gösteren tabelalara, hava yolu şirketlerinin logosundan çekmecelerde kalan eski kağıt biletlere kadar her şey çalınıyor. Eşyaların çoğu da Atina'da her 35 metrede bir karşımıza çıkan antikacılarda satılıyor zamanında. Hava yolu ve uçak meraklısı yüzlerce insanın evinde Ellinikon'dan bir parça var anlayacağınız.
Ben merakıma engel olamayıp gittim gördüm burayı. Fotoğrafları da o gün çektim zaten. Babamın kıçına takılıp, kaç kere gittiğimi hatırlamadığım havalimanı bomboş ve çok hüzünlü gözüküyordu. Gidiş terminalinin kapılarından birinin önüne kadar gidip, içi boşaltılmış ve şahane deniz manzaralı binaya bakarak doya doya hüzünleniyordum ki, bina çevresini kendilerine yuva yapmış toraman köpecikler havlayıp biraz sinirlenince bunun pek de iyi bir fikir olmadığına karar verdim. Köpekleri çok rahatsız etmeden yine de dolandım biraz etrafında. Finlandiyalı mimar Eero Saarien'in tasarladığı terminal binası, hava kulesi, yön gösteren tabelalar, pistte kalmış ve muhtemelen kullanılmayan bir iki küçük uçak oradaydı. Terminal binasının önünde bulunan otopark ise ben oradayken -muhtemelen- sürüş pratiği yapan bir kaç yeniyetme şoför adayı tarafından işgal edilmişti.
Havalimanı boşaltıldıktan sonra, o kocaman alanı değerlendirmek için birkaç proje tasarlanmış, şehre yeni ve kocaman bir park kazandırılmak istenmiş ama muhtemelen ekonomik sebepler yüzünden bu projeler hayata geçirilememiş. Sadece 2004 olimpiyatlarında olimpik kompleks olarak hizmet vermiş ve 2011 senesinde Batı Terminali havalimanının kapandığı gün orada bulunan üç uçakla beraber "hava yolu müzesi" olarak kullanılmış. Hâlâ kullanımda mı onu bilmiyorum.
Kimbilir, belki de ileride şahane bir müzik festivali alanı ya da muhteşem bir projeyle tekrar şehrin en can alıcı noktalarından biri olur burası. Bir kaç ay önce basında hem park hem de kocaman rezidansların inşa edileceği duyurulmuştu ama son gelişmeleri bilmiyorum. Şu an, etrafında dolanan köpekleri ve az sayıdaki ziyaretçisi dışında kimsesi yok.
Pistten kalkan son uçak Olympic Airways'e ait bir boeing 737. Selânik'e giden bu uçakla beraber Ellinikon Atina'ya daha doğrusu Atina Ellinikon'a veda etmiş.